Yeni eklenen yazıların mailinize gelmesi için mail adresinizi yazmanız yeterli

23 Aralık 2010

Şarap ve Felsefe

Bir felsefe profesörü sınıfa girer. Önündeki masada kocaman bir cam kavanoz ve üç kutu vardır. Profesör derse bir demonstrasyonla başlar. Önce boş kavanoza ilk kutudaki golf toplarını boşaltır. Cam kavanozu ağzına kadar dolduran golf toplarını göstererek kavanozun dolu olup olmadığını öğrencilerine sorar. Öğrenciler dolu olduğunu söyler. Hoca diğer kutuya uzanır ve çakıl taşlarıyla dolu kutuyu kavanoza boşaltır. Çakıl taşları toplardan geriye kalan yere tam otursun diye kavanozu birkaç kere sallar. Öğrencilere bir kez daha sorar: Kavanoz dolu mu? Öğrenciler tekrar dolu olduğunu söyler. Bu sefer, hoca masadaki son kutuyu alır ve kumla dolu kutuyu kavanoza boca eder. Kavanozu iyice sarsarak her boşluğun dolduğundan emin olur. Tekrar sınıfa döner, kavanozun dolu olup olmadığını sorar. Öğrenciler kesinlikle evet der. O zaman son hamlesi için profesör, dolabından iki kadeh şarap çıkarır ve şarapları kavanoza döker. Öğrenciler gülmeye başlar.
Gülüşmeler bitince, profesör kavanozu gösterir: “Bu kavanoz sizin hayatınız. Golf topları hayatınızdaki en önemli şeyler: Aileniz, sağlığınız, bilginiz ve tutkularınız. Hayatta her şeyi kaybetseniz de, bu toplar sizin vazgeçilmezlerinizdir. Onlar olmadan hayatınızın anlamı yok. Çakıl taşları ikinci sıradakiler: İşiniz, eviniz ve sahip olduğunuz mallar. Kumlar ise, sizin için önemsiz şeyler, ufak tefek, olmasa size bir şey kaybettirmeyecek, üzerinde durmamanız gereken şeyler. Eğer hayatınızı değerlendirmede bu önem ve öncelik sırasını karıştırırsanız, hayatınız istemediğiniz yönlere gidebilir. Zaman ve enerjinizi harcarken kumlara, çakıl ve toplardan daha çok değer verirseniz, kendinizi bir boşlukta bulabilirsiniz. Sonunda kavanoza döktüğüm şarap ise, ne kadar yoğun olursanız olun, dostlarınıza ayıracağınız zamanın önemini vurgular. Sevdiklerinize hep zaman ayırın.”

Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak



Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.



14 Mart 1913
 
Mehmet Akif Ersoy

22 Aralık 2010

Düşünce Harekete Geç

         Ne olursan ol yine gel,
             Dünya'yı kucaklayan düşünce.
             Ölüme kim düğün gecesi der?
             Bedeni yatağa düşünce.

             Göle maya çalmak,
             Gülümseten düşünce.
             İnsan kendi gibi birini arar,
             Damdan düşünce.

             Bana seni gerek seni,
             Sevgiliye götüren düşünce.
             Odunları bile dümdüz kestirir,
             Aşk ateşi içine düşünce.

              Bazılarına gol yiyince gelir,
              Tetikleyen düşünce.
              Milli takım aslan kesilir,
              Yenik duruma düşünce.

              "Öfke bize uysallık sana"
               Devlet kurduran düşünce.
               Düşünen insanlara danış,
               Zor duruma düşünce.
              
               Gemileri karada yüzdürür,
               Parlak düşünce.
               Bunu Bizanslılar'da anladı,
               İstanbul düşünce.

               215 okkalık mermiyi kaldırmak,
               Akıl almaz düşünce.
               Türk insanı bunu da yapar,
                İş başa düşünce.

              "Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum"
               Ateşleyen düşünce.
               Allah için savaşanlar ölmez,
               Şehit düşünce.

                Ya İstiklal ya ölüm,
                İstiklal Marşı'nı yazdıran düşünce.
                Bu millet destanlar yazar,
                Ayağa kalkar düşünce.

Kaynak: Oğuz Saygın-Mevlana Işığında Düşünce Yönetimi

20 Aralık 2010

Renklerin Ustası



Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış…Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş…
Ve onu “Renklerin Ustası” anlamına gelen Renge Çeleri olarak tanısa da; kısaca Renge Guru derlermiş…
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Ramici ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Renge Guru´ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş…

Renge Guru ise;
- Sen artık ressam sayılırsın Racacı. Artık senin resmini halk değerlendirecek, diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.
Ramici denileni yapmış…

Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor… Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.

Alıp resmi götürmüş Renge Guru´ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.
Renge Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Ramici yeniden yapmış resmi ve gene Renge Guru´ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Renge Guru… Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte… Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş.

Ramici denileni yapmış…
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış… Çok sevinmiş ve koşarak Renge Guru´ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.

Renge Guru ise;
Sevgili Ramici, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün…
Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı…
Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin… Yapıcı olmak eğitim gerektirir… Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi…

Sevgili Ramici Mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın… Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur…
Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma…

Günün Fıkrası

Temel'in deniz yolculuğu yaptığı gemi batmış.dünyanın en güzel mankenlerinden olan bir yolcuyla birlikte kurtularak bir adaya çıkmışlar.klasik hikaye baş başa kalıp uzun süre geçirince karı koca hayatı yaşamaya başlamışlar ancak temel hiç mutlu görünmüyormuş.

Bir gün güzel kadın dayanamamış sormuş: ‘seni hiç anlamıyorum’ demiş.’ben milyonlarca erkeğin arzuladığı,dünyanın en güzel kadınlarından biriyim.senin için her şeyi yapıyorum ama seni mutlu edemiyorum.ne yaparsam seni mutlu edebilirim ?’

Temel ‘kolay’ demiş.’Al şu yeleğumi giy bir de şu otlardan takacağım bıyuğı takıver’
Güzel kadın yeleği giymiş ,bıyığı takmış.temel askerlik arkadaşı gibi kolunu güzel kadının omzuna atmış ve şöyle demiş:
‘ula tursun bilir misun ben her çun kiminle birlikte olayrum!’

19 Aralık 2010

Püf noktası

Vaktiyle testi ve çanak çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:
— Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.
Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkân açar. Açar açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler
onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa, bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır. Usta:
— Sana demedim mi evlâdım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır.
Bunun üzerine tezgâha bir miktar çamur koyar ve:
— Haydi, der, geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim.
Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta, önünde dönen çanağa arada sırada "püf!" diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş
olur.
Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır.

17 Aralık 2010

Yaşamınızda Feng Shui



Feng rüzgar, shui su demekmiş. Tabii bu feng-shui'yi anlamak için çok yetersiz bir açıklama. Feng-Shui kitapları best-seller listelerine giriyor, internet siteleri artıyor, uzmanları bizi yönlendirmeye başlıyor. Gülben Ergen evini feng-shui'ye göre döşemiş, Sertab Erener de buna merak sarmış. Kısacası feng-shui, son moda.
   
     Bir uzman, komple feng-shui dekorasyonunu metrekaresi 8 dolara yapıyor. Bir başkası 100 metrekarelik evden 100 milyon TL alarak sorunlu köşeleri yeniden düzenliyor. Feng-Shui esas olarak evde, işte veya yaşanan mekanda pozitif enerji yaratmak ve yaşamın daha olumlu bir hale gelmesini sağlamak amacıyla uygulanan bir sistem.
   
     Ancak bu sistemi kendi kendine çözmek biraz zor. 1990'ların ortalarında Türk metropol hayatına giren feng-shui'nin uzmanları, internet siteleri ve kitapları var. Bu uzmanlardan en bilineni Ferda Ünsal. Eşinin görevi nedeniyle Malezya'da yıllarca kalan ve bu sıralarda feng-shui'yi keşfeden Ünsal, Çinli bir uzmandan uzun süre ders almış.
   
     Singapur, Tayvan, Malezya gibi birçok Uzakdoğu ülkesinde evlerin, hatta otel ve alışveriş merkezlerinin feng-shui'ye göre tasarlandığını, Uzakdoğuluların hayatlarını buna göre düzenlediklerini belirtiyor. Ferda Ünsal, Gülben Ergen gibi birçok ünlünün evini feng-shui'ya göre düzenlemiş. Sitesinde de feng-shui'yi nasıl uygulayacağınızı anlatıyor.
   
Bekar kadına Apollo 
        Çin astrolojisine göre hangi burca ve hangi elemente girdiğiniz çok önemli. Uzmanlar evin haritasını çıkarıyor. Çeşitli bölümlere ayırıyorlar: Sağlık bölümü, ilişkiler bölümü, para bölümü vb. Evinizin bu bölümlerindeki sorunlar (buna kötü enerji deniyor) hayatınıza yansıyor; Örneğin evin sağlık bölümünde bir sorun varsa onu gidermek için evin o bölümüne önerilen dekorasyonu uyguluyorsunuz.
   
     Yatak odası, Ferda Ünsal'a göre aşk hayatı kötü giden bekar kadınlar için en önemli bölüm. Burada erkek motiflerine ağırlık vermek gerekiyor. Hatta Apollo heykeli koymayı öneriyor. Gerekirse ayakkabı dolabına bir çift erkek ayakkabısı konması yararlı.
   
     Öte yandan İsrail'de feng-shui üzerine eğitim gören ve Beş Element isimli ilk yerli feng-shui kitabının yazarı da olan Sevil Güven, evli çiftlerin yaşadığı çoğu sorunun evdeki Chi'nin (enerjinin) kötü dağılması yüzünden ortaya çıktığını söylüyor: ‘‘Bana kocasıyla sorunları olduğunu söyleyerek başvuran bir kişinin evine gittik. Yatak odasında birçok sorun olduğunu gördüm. Kocasının her gece 10'da uyuduğunu söylüyordu. Odada feng-shui'ye uygun küçük değişiklikler yaptık. Artık kocası geceyarılarına kadar ayakta.’’
   
     Bir vakitler falcı tutkunu, astroloji müptelası olanlar şimdi umutlarını feng-shui'ye bağlamış durumda. Uzakdoğu'da bu işin eğitimini aldıklarını söyleyen uzmanlar, meraklıları için en önemli kişiler haline geliyor.
   
     Türkiye'nin ilk yerli feng-shui sitesini açan Ferda Ünsal birçok ünlüye danışmanlık yaptığını söylüyor, ama isim vermekten kaçınıyor. Bir evi yenilerken haritalar çıkartan, evin badana boyasından mümkünse imarına kadar herşeyine feng-shui kurallarını uygulayan Ünsal, bu çalışma için metrekaresi 8 dolar ücret alıyor.
   
     Ancak bu ücreti ödemenin herkes için mümkün olmadığını belirterek, Boğaziçi Mezunlar Derneği'nde seminer verdiğini ve bu seminerlere çeşitli yerlerde devam edeceğini, web sitesi aracılığıyla birçok insana ulaşıp önerilerde bulunduğunu belirtiyor.
   
Pozitif olun 
        Feng-shui açısından sorun olan bölgelerde çalışmalar yapan Sevil Güven ise, 100 metrekarelik bir ev için 100 milyon civarında bir ücret talep ediyormuş. Güven, ikinci feng-shui kitabını piyasaya çıkartmaya hazırlanırken, bir yandan da Akademi İstanbul'da bu yaz feng-shui dersleri verecekmiş.
   
     Şimdi esas soruyu soralım: Feng-Shui nedir, nasıl yapılır ve uygulanır? Açıkçası konuyu tam olarak çözdüğümü iddia edemem. Ama kullanılan esas terimleri ve pratik önerileri hizmetinize sunuyorum. Kitaplar, web siteleri ve uzmanları da var. Bana da modern hayatı yakalayın, pozitif olun demek kalıyor!
   
5000 yıllık Çin öğretisi
        Feng-Shui'yi hayatınıza sokarken, Çin astrolojisini de keşfetmek gerekiyor. Feng-Shui 5 bin yıl öncesine dayanıyor. Çin astrolojisi, Çin felsefesinin temelini oluşturan üç öğeden oluşuyor: Yin ve Yang, beş element ve Çin takvimi.
   
     Çin öğretisine göre bizi besleyen enerjiye Chi deniyor. Chi ise iki denge arasında gidip geliyor: Yin (dişi enerji) ve Yang (erkeksi enerji). Evde bu Yin ve Yang'ı dengelemek gerekiyor.
   
     Ama iş burada bitmiyor. Önce Çin astrolojisindeki toprak, metal, su, ağaç ve ateşten hangi elemente ait olduğunuzu doğum tarihinize bakarak öğreniyorsunuz.
   
     Sonra evinizin Bagua haritasını çıkartıyorsunuz. Bunun için pusula gerekiyor. Kendi elementinizi de göz önünde bulundurarak evinizi elementlere ve yönlere uygun bir halde döşüyorsunuz. Elementlerin birbirini besleyen ve birbirinin enerjisini yiyen hallerine de pek dikkat ediyorsunuz. Mesela siz topraksınız, o zaman yatak odanızda ağaca pek yer vermiyorsunuz. Ama ateş sizi besliyor.
   
     Hemen evinize ve kendinize kırmızının tonlarını uyguluyorsunuz. Her uygulama kişiye ve eve göre değişiyor. Kalabalık ailelerde evin kazancını kim sağlıyorsa, onun elementi esas alınarak ev düzenleniyor.
   
Okuma rehberi
  Yin ve Yang: Martin Palmer, Çin felsefesinde, geleneksel Çin tıbbında, doğal çevrede ve feng-shui sanatında yin ve yangın yerini irdelemiş.

Batılılar için Feng-Shui: Taocu bilgelerin dünya yüzeyi ve yaşanan mekanlar için kullandıkları feng-shui'nin batılılara ve modern yaşama uyarlanmış hali. Kitap en çok satanlar arasında.

Beş element: Feng-Shui uzmanı Zeynep Sevil Güven'in Ötesi Yayınları'ndan çıkan kitabı Çin astrolojisine göre insanları etkisi altına alan beş elementin hayatımızdaki ve feng-shui'deki önemini anlatıyor.

Feng Shui iş yaşamında başarıya götüren yol: Aritan Yayınevi'nden çıkan Raphael Simons imzalı kitap, doğum tarihinize göre feng-shui açısından kariyerinizdeki iniş çıkışları ve size uygun meslekleri gösteriyor.

Yaşamınızda Feng Shui: Karen Kingston imzalı ve Ötesi Yayıncılık'tan çıkan kitaba göre ‘‘Feng Shui'nin özü, dağınıklıktan arınmak.’’ Yalnız evde değil, yaşamın her alanında dağınıklıktan arınma yoluymuş.

Kaynak: www.evdose.com

1 Aralık 2010

Zamanın Değeri

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More