Bir felsefe profesörü sınıfa girer. Önündeki masada kocaman bir cam kavanoz ve üç kutu vardır. Profesör derse bir demonstrasyonla başlar. Önce boş kavanoza ilk kutudaki golf toplarını boşaltır. Cam kavanozu ağzına kadar dolduran golf toplarını göstererek kavanozun dolu olup olmadığını öğrencilerine sorar. Öğrenciler dolu olduğunu söyler. Hoca diğer kutuya uzanır ve çakıl taşlarıyla dolu kutuyu kavanoza boşaltır. Çakıl taşları toplardan geriye kalan yere tam otursun diye kavanozu birkaç kere sallar. Öğrencilere bir kez daha sorar: Kavanoz dolu mu? Öğrenciler tekrar dolu olduğunu söyler. Bu sefer, hoca masadaki son kutuyu alır ve kumla dolu kutuyu kavanoza boca eder. Kavanozu iyice sarsarak her boşluğun dolduğundan emin olur. Tekrar sınıfa döner, kavanozun dolu olup olmadığını sorar. Öğrenciler kesinlikle evet der. O zaman son hamlesi için profesör, dolabından iki kadeh şarap çıkarır ve şarapları kavanoza döker. Öğrenciler gülmeye başlar.
Gülüşmeler bitince, profesör kavanozu gösterir: “Bu kavanoz sizin hayatınız. Golf topları hayatınızdaki en önemli şeyler: Aileniz, sağlığınız, bilginiz ve tutkularınız. Hayatta her şeyi kaybetseniz de, bu toplar sizin vazgeçilmezlerinizdir. Onlar olmadan hayatınızın anlamı yok. Çakıl taşları ikinci sıradakiler: İşiniz, eviniz ve sahip olduğunuz mallar. Kumlar ise, sizin için önemsiz şeyler, ufak tefek, olmasa size bir şey kaybettirmeyecek, üzerinde durmamanız gereken şeyler. Eğer hayatınızı değerlendirmede bu önem ve öncelik sırasını karıştırırsanız, hayatınız istemediğiniz yönlere gidebilir. Zaman ve enerjinizi harcarken kumlara, çakıl ve toplardan daha çok değer verirseniz, kendinizi bir boşlukta bulabilirsiniz. Sonunda kavanoza döktüğüm şarap ise, ne kadar yoğun olursanız olun, dostlarınıza ayıracağınız zamanın önemini vurgular. Sevdiklerinize hep zaman ayırın.”
0 yorum:
Yorum Gönder