Yeni eklenen yazıların mailinize gelmesi için mail adresinizi yazmanız yeterli

23 Aralık 2010

Şarap ve Felsefe

Bir felsefe profesörü sınıfa girer. Önündeki masada kocaman bir cam kavanoz ve üç kutu vardır. Profesör derse bir demonstrasyonla başlar. Önce boş kavanoza ilk kutudaki golf toplarını boşaltır. Cam kavanozu ağzına kadar dolduran golf toplarını göstererek kavanozun dolu olup olmadığını öğrencilerine sorar. Öğrenciler dolu olduğunu söyler. Hoca diğer kutuya uzanır ve çakıl taşlarıyla dolu kutuyu kavanoza boşaltır. Çakıl taşları toplardan geriye kalan yere tam otursun diye kavanozu birkaç kere sallar. Öğrencilere bir kez daha sorar: Kavanoz dolu mu? Öğrenciler tekrar dolu olduğunu söyler. Bu sefer, hoca masadaki son kutuyu alır ve kumla dolu kutuyu kavanoza boca eder. Kavanozu iyice sarsarak her boşluğun dolduğundan emin olur. Tekrar sınıfa döner, kavanozun dolu olup olmadığını sorar. Öğrenciler kesinlikle evet der. O zaman son hamlesi için profesör, dolabından iki kadeh şarap çıkarır ve şarapları kavanoza döker. Öğrenciler gülmeye başlar.
Gülüşmeler bitince, profesör kavanozu gösterir: “Bu kavanoz sizin hayatınız. Golf topları hayatınızdaki en önemli şeyler: Aileniz, sağlığınız, bilginiz ve tutkularınız. Hayatta her şeyi kaybetseniz de, bu toplar sizin vazgeçilmezlerinizdir. Onlar olmadan hayatınızın anlamı yok. Çakıl taşları ikinci sıradakiler: İşiniz, eviniz ve sahip olduğunuz mallar. Kumlar ise, sizin için önemsiz şeyler, ufak tefek, olmasa size bir şey kaybettirmeyecek, üzerinde durmamanız gereken şeyler. Eğer hayatınızı değerlendirmede bu önem ve öncelik sırasını karıştırırsanız, hayatınız istemediğiniz yönlere gidebilir. Zaman ve enerjinizi harcarken kumlara, çakıl ve toplardan daha çok değer verirseniz, kendinizi bir boşlukta bulabilirsiniz. Sonunda kavanoza döktüğüm şarap ise, ne kadar yoğun olursanız olun, dostlarınıza ayıracağınız zamanın önemini vurgular. Sevdiklerinize hep zaman ayırın.”

Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak



Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.



14 Mart 1913
 
Mehmet Akif Ersoy

22 Aralık 2010

Düşünce Harekete Geç

         Ne olursan ol yine gel,
             Dünya'yı kucaklayan düşünce.
             Ölüme kim düğün gecesi der?
             Bedeni yatağa düşünce.

             Göle maya çalmak,
             Gülümseten düşünce.
             İnsan kendi gibi birini arar,
             Damdan düşünce.

             Bana seni gerek seni,
             Sevgiliye götüren düşünce.
             Odunları bile dümdüz kestirir,
             Aşk ateşi içine düşünce.

              Bazılarına gol yiyince gelir,
              Tetikleyen düşünce.
              Milli takım aslan kesilir,
              Yenik duruma düşünce.

              "Öfke bize uysallık sana"
               Devlet kurduran düşünce.
               Düşünen insanlara danış,
               Zor duruma düşünce.
              
               Gemileri karada yüzdürür,
               Parlak düşünce.
               Bunu Bizanslılar'da anladı,
               İstanbul düşünce.

               215 okkalık mermiyi kaldırmak,
               Akıl almaz düşünce.
               Türk insanı bunu da yapar,
                İş başa düşünce.

              "Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum"
               Ateşleyen düşünce.
               Allah için savaşanlar ölmez,
               Şehit düşünce.

                Ya İstiklal ya ölüm,
                İstiklal Marşı'nı yazdıran düşünce.
                Bu millet destanlar yazar,
                Ayağa kalkar düşünce.

Kaynak: Oğuz Saygın-Mevlana Işığında Düşünce Yönetimi

20 Aralık 2010

Renklerin Ustası



Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış…Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş…
Ve onu “Renklerin Ustası” anlamına gelen Renge Çeleri olarak tanısa da; kısaca Renge Guru derlermiş…
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Ramici ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Renge Guru´ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş…

Renge Guru ise;
- Sen artık ressam sayılırsın Racacı. Artık senin resmini halk değerlendirecek, diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.
Ramici denileni yapmış…

Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor… Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.

Alıp resmi götürmüş Renge Guru´ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.
Renge Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Ramici yeniden yapmış resmi ve gene Renge Guru´ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Renge Guru… Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte… Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş.

Ramici denileni yapmış…
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış… Çok sevinmiş ve koşarak Renge Guru´ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.

Renge Guru ise;
Sevgili Ramici, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün…
Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı…
Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin… Yapıcı olmak eğitim gerektirir… Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi…

Sevgili Ramici Mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın… Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur…
Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma…

Günün Fıkrası

Temel'in deniz yolculuğu yaptığı gemi batmış.dünyanın en güzel mankenlerinden olan bir yolcuyla birlikte kurtularak bir adaya çıkmışlar.klasik hikaye baş başa kalıp uzun süre geçirince karı koca hayatı yaşamaya başlamışlar ancak temel hiç mutlu görünmüyormuş.

Bir gün güzel kadın dayanamamış sormuş: ‘seni hiç anlamıyorum’ demiş.’ben milyonlarca erkeğin arzuladığı,dünyanın en güzel kadınlarından biriyim.senin için her şeyi yapıyorum ama seni mutlu edemiyorum.ne yaparsam seni mutlu edebilirim ?’

Temel ‘kolay’ demiş.’Al şu yeleğumi giy bir de şu otlardan takacağım bıyuğı takıver’
Güzel kadın yeleği giymiş ,bıyığı takmış.temel askerlik arkadaşı gibi kolunu güzel kadının omzuna atmış ve şöyle demiş:
‘ula tursun bilir misun ben her çun kiminle birlikte olayrum!’

19 Aralık 2010

Püf noktası

Vaktiyle testi ve çanak çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:
— Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.
Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkân açar. Açar açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler
onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa, bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır. Usta:
— Sana demedim mi evlâdım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır.
Bunun üzerine tezgâha bir miktar çamur koyar ve:
— Haydi, der, geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim.
Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta, önünde dönen çanağa arada sırada "püf!" diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş
olur.
Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır.

17 Aralık 2010

Yaşamınızda Feng Shui



Feng rüzgar, shui su demekmiş. Tabii bu feng-shui'yi anlamak için çok yetersiz bir açıklama. Feng-Shui kitapları best-seller listelerine giriyor, internet siteleri artıyor, uzmanları bizi yönlendirmeye başlıyor. Gülben Ergen evini feng-shui'ye göre döşemiş, Sertab Erener de buna merak sarmış. Kısacası feng-shui, son moda.
   
     Bir uzman, komple feng-shui dekorasyonunu metrekaresi 8 dolara yapıyor. Bir başkası 100 metrekarelik evden 100 milyon TL alarak sorunlu köşeleri yeniden düzenliyor. Feng-Shui esas olarak evde, işte veya yaşanan mekanda pozitif enerji yaratmak ve yaşamın daha olumlu bir hale gelmesini sağlamak amacıyla uygulanan bir sistem.
   
     Ancak bu sistemi kendi kendine çözmek biraz zor. 1990'ların ortalarında Türk metropol hayatına giren feng-shui'nin uzmanları, internet siteleri ve kitapları var. Bu uzmanlardan en bilineni Ferda Ünsal. Eşinin görevi nedeniyle Malezya'da yıllarca kalan ve bu sıralarda feng-shui'yi keşfeden Ünsal, Çinli bir uzmandan uzun süre ders almış.
   
     Singapur, Tayvan, Malezya gibi birçok Uzakdoğu ülkesinde evlerin, hatta otel ve alışveriş merkezlerinin feng-shui'ye göre tasarlandığını, Uzakdoğuluların hayatlarını buna göre düzenlediklerini belirtiyor. Ferda Ünsal, Gülben Ergen gibi birçok ünlünün evini feng-shui'ya göre düzenlemiş. Sitesinde de feng-shui'yi nasıl uygulayacağınızı anlatıyor.
   
Bekar kadına Apollo 
        Çin astrolojisine göre hangi burca ve hangi elemente girdiğiniz çok önemli. Uzmanlar evin haritasını çıkarıyor. Çeşitli bölümlere ayırıyorlar: Sağlık bölümü, ilişkiler bölümü, para bölümü vb. Evinizin bu bölümlerindeki sorunlar (buna kötü enerji deniyor) hayatınıza yansıyor; Örneğin evin sağlık bölümünde bir sorun varsa onu gidermek için evin o bölümüne önerilen dekorasyonu uyguluyorsunuz.
   
     Yatak odası, Ferda Ünsal'a göre aşk hayatı kötü giden bekar kadınlar için en önemli bölüm. Burada erkek motiflerine ağırlık vermek gerekiyor. Hatta Apollo heykeli koymayı öneriyor. Gerekirse ayakkabı dolabına bir çift erkek ayakkabısı konması yararlı.
   
     Öte yandan İsrail'de feng-shui üzerine eğitim gören ve Beş Element isimli ilk yerli feng-shui kitabının yazarı da olan Sevil Güven, evli çiftlerin yaşadığı çoğu sorunun evdeki Chi'nin (enerjinin) kötü dağılması yüzünden ortaya çıktığını söylüyor: ‘‘Bana kocasıyla sorunları olduğunu söyleyerek başvuran bir kişinin evine gittik. Yatak odasında birçok sorun olduğunu gördüm. Kocasının her gece 10'da uyuduğunu söylüyordu. Odada feng-shui'ye uygun küçük değişiklikler yaptık. Artık kocası geceyarılarına kadar ayakta.’’
   
     Bir vakitler falcı tutkunu, astroloji müptelası olanlar şimdi umutlarını feng-shui'ye bağlamış durumda. Uzakdoğu'da bu işin eğitimini aldıklarını söyleyen uzmanlar, meraklıları için en önemli kişiler haline geliyor.
   
     Türkiye'nin ilk yerli feng-shui sitesini açan Ferda Ünsal birçok ünlüye danışmanlık yaptığını söylüyor, ama isim vermekten kaçınıyor. Bir evi yenilerken haritalar çıkartan, evin badana boyasından mümkünse imarına kadar herşeyine feng-shui kurallarını uygulayan Ünsal, bu çalışma için metrekaresi 8 dolar ücret alıyor.
   
     Ancak bu ücreti ödemenin herkes için mümkün olmadığını belirterek, Boğaziçi Mezunlar Derneği'nde seminer verdiğini ve bu seminerlere çeşitli yerlerde devam edeceğini, web sitesi aracılığıyla birçok insana ulaşıp önerilerde bulunduğunu belirtiyor.
   
Pozitif olun 
        Feng-shui açısından sorun olan bölgelerde çalışmalar yapan Sevil Güven ise, 100 metrekarelik bir ev için 100 milyon civarında bir ücret talep ediyormuş. Güven, ikinci feng-shui kitabını piyasaya çıkartmaya hazırlanırken, bir yandan da Akademi İstanbul'da bu yaz feng-shui dersleri verecekmiş.
   
     Şimdi esas soruyu soralım: Feng-Shui nedir, nasıl yapılır ve uygulanır? Açıkçası konuyu tam olarak çözdüğümü iddia edemem. Ama kullanılan esas terimleri ve pratik önerileri hizmetinize sunuyorum. Kitaplar, web siteleri ve uzmanları da var. Bana da modern hayatı yakalayın, pozitif olun demek kalıyor!
   
5000 yıllık Çin öğretisi
        Feng-Shui'yi hayatınıza sokarken, Çin astrolojisini de keşfetmek gerekiyor. Feng-Shui 5 bin yıl öncesine dayanıyor. Çin astrolojisi, Çin felsefesinin temelini oluşturan üç öğeden oluşuyor: Yin ve Yang, beş element ve Çin takvimi.
   
     Çin öğretisine göre bizi besleyen enerjiye Chi deniyor. Chi ise iki denge arasında gidip geliyor: Yin (dişi enerji) ve Yang (erkeksi enerji). Evde bu Yin ve Yang'ı dengelemek gerekiyor.
   
     Ama iş burada bitmiyor. Önce Çin astrolojisindeki toprak, metal, su, ağaç ve ateşten hangi elemente ait olduğunuzu doğum tarihinize bakarak öğreniyorsunuz.
   
     Sonra evinizin Bagua haritasını çıkartıyorsunuz. Bunun için pusula gerekiyor. Kendi elementinizi de göz önünde bulundurarak evinizi elementlere ve yönlere uygun bir halde döşüyorsunuz. Elementlerin birbirini besleyen ve birbirinin enerjisini yiyen hallerine de pek dikkat ediyorsunuz. Mesela siz topraksınız, o zaman yatak odanızda ağaca pek yer vermiyorsunuz. Ama ateş sizi besliyor.
   
     Hemen evinize ve kendinize kırmızının tonlarını uyguluyorsunuz. Her uygulama kişiye ve eve göre değişiyor. Kalabalık ailelerde evin kazancını kim sağlıyorsa, onun elementi esas alınarak ev düzenleniyor.
   
Okuma rehberi
  Yin ve Yang: Martin Palmer, Çin felsefesinde, geleneksel Çin tıbbında, doğal çevrede ve feng-shui sanatında yin ve yangın yerini irdelemiş.

Batılılar için Feng-Shui: Taocu bilgelerin dünya yüzeyi ve yaşanan mekanlar için kullandıkları feng-shui'nin batılılara ve modern yaşama uyarlanmış hali. Kitap en çok satanlar arasında.

Beş element: Feng-Shui uzmanı Zeynep Sevil Güven'in Ötesi Yayınları'ndan çıkan kitabı Çin astrolojisine göre insanları etkisi altına alan beş elementin hayatımızdaki ve feng-shui'deki önemini anlatıyor.

Feng Shui iş yaşamında başarıya götüren yol: Aritan Yayınevi'nden çıkan Raphael Simons imzalı kitap, doğum tarihinize göre feng-shui açısından kariyerinizdeki iniş çıkışları ve size uygun meslekleri gösteriyor.

Yaşamınızda Feng Shui: Karen Kingston imzalı ve Ötesi Yayıncılık'tan çıkan kitaba göre ‘‘Feng Shui'nin özü, dağınıklıktan arınmak.’’ Yalnız evde değil, yaşamın her alanında dağınıklıktan arınma yoluymuş.

Kaynak: www.evdose.com

1 Aralık 2010

Zamanın Değeri

28 Kasım 2010

Suyun Bilinmeyen Gücü


 Sözün Özü:Su Bilgiyi Alır ve Aldığı Bilgiye Göre Niteliğini Değiştirir. İnsanların Bilinci de Suyu Değiştirir.

Burada bahsettiğim konu Masaru Emoto’nun ‘’Suyun Bilinmeyen Gücü’’ kitabından derlenmiştir. Geniş açıklamaları ve metinde bahsedilen bir çok deneyin resimlerini bu kitapta bulabilirsiniz.Son paragrafta ise kısa bir yorumum yer almaktadır.

Japon araştırmacı Masaru Emoto bir kap içine koyduğu su örneklerini –25 0C donduruyor. -50C deki bir odada mikroskop altında suyun çözülmesini gözlemliyor. Çözülmeye başlayan su -50C ye geldiğinde , donmuş suyun yüzeyinde çok kısa bir süre için bir kristal meydana geliyor ve tam bu anda bu kristalin resmini çekiyor.

Değişik yerlerden aldığı su örneklerini bu yöntemle incelediğinde temiz suların kristal yapısının çok düzgün ve hoş bir görüntü verdiğini, kirli suların ise kristal yapılarının çok kötü olduğunu tespit ediyor.

Araştırmalarını daha da ilerletiyor ve aynı suyu farklı iki cam şişeye koyuyor ve birinin üzerine “teşekkür ederim” diğerine ise “sen aptalsın” yazan bir etiket yapıştırıyor. Teşekkür ederim yazılı şişedeki su güzel altıgen kristaller oluştururken “sen aptalsın” yazılı şişedeki su da ancak kristal parçacıkları oluştuğunu görüyor. Böylece suyun verilen bilgiyi aldığı ve aldığı bilgiye göre niteliğini değiştirdiğini tespit ediyor.

Buradan yola çıkarak suya çeşitli bilgiler vermeye, onu dondurmaya ve kristallerini fotoğraflamaya başlıyor ve ilgi çekici sonuçlar elde ediyor. Suyun olumlu sözcüklere güzel kristal oluşturarak tepki verdiğini, sanki keyifli halini ifade etmek istercesine kristallerin bir çiçek gibi açıldığını, tersine olumsuz sözcükler gösterildiğinde kristal oluşmadığı gözlemliyor.

Örneğin suya mutluluk sözcüğü gösterildiğinde güzelce kesilmiş elmaslar gibi dengeli biçimleri olan kristaller oluşturuyor. Mutsuzluk sözcüğü ise bozuk ve dengesiz kristaller oluşturuyor. Aynı suya “aferin”, “çok kötü”, “hoşlanmak”, “hoşlanmamak”, “güçlü”, “güçsüz”, “melek”, “şeytan”, “barış”, “savaş” karşıt sözcük çiftleri gösteriyor ve su ancak kendisine olumlu sözcükler gösterildiğinde kristaller oluşturuyor.

Suya teşekkür ederim sözcüğünü hangi lisanda gösterirse göstersin benzer kristal yapıyla karşıyor. Buradan da sözcüğün değil onun taşıdığı olumlu yada olumsuz bilginin su üzerinde etkili olduğu sonucuna varıyor.

Suya sevgi ve minnettarlık sözcüğü gösterildiğinde o güne kadar elde edilen en güzel su kristali resmini elde ediyor.

Yapılan araştırmalar sonucunda suyun aldığı bilgiyi yansıtacak şekilde iyileştiği yada kötüleştiğini açığa çıkarıyor.

Emoto suyu çeşitli müzik parçalarına da maruz bırakarak oluşturduğu kristal yapıları da inceliyor ve güzel müziğin, güzel kristal yapılar sergilediğini görüyor.

Bu çalışmalar Emoto’ yu %70 i su olan insanların da aldığı bilgiden etkilendiği fikrine götürüyor. İnsanın özünün su olduğu düşünülürse, suyun niteliği kendisine verilen bilgiye bağlı olarak iyileştiğine yada kötüleştiğine göre, başlıca sudan oluşan biz insanlar içinde bunun doğal sonucu iyi bilgi almak olacaktır. Bu aldığımız bilgiyle bedenimiz daha sağlıklı hale gelebilecektir. Tersine olumsuz bilgi alındığında hasta olabiliriz

Emoto suyun Hado denen bir enerji biçimine karşı duyarlı olduğunu, suyun niteliğini ve su kristallerinin oluşma biçimini etkileyenin de bu enerji biçimi olduğunu söylemektedir.

Emoto aslında Hado terimiyle varolan her şeyin sahip olduğu titreşim enerjisi ni kastetmektedir

Hado tıbbının temel ilkeleri titreşim ve rezonans üzerine kurulmuştur. Bedenin çeşitli bölümlerindeki hücresel titreşimler değişik nedenler yüzünden bozulduğunda beden bir rahatsızlık yaşayabilmektedir.

Böyle bir durum meydana geldiğinde rezonans yapması için bozulmuş hücreye bir dışsal titreşim verilebilir, böylece hücrenin kendine özgü titreşimi yeniden sağlanmış olur. Kısaca Emoto Hado tıbbını böyle açıklamaktadır.

Emoto, Hado tıbbını alternatif olarak kullanarak klasik tıbbi yöntemlerle tedavi edilemeyen hastaları tedavi etmeyi başarmıştır.

Tüm bu çalışmaları yorumladığımızda %70 i sudan oluşan insanın çevresinden gelen bilgilerden kesin olarak etkilendiğini söyleyebiliriz. .Aynı düşünce bitki ve hayvanlar içinde geçerlidir.

Çevremize yaydığımız pozitif yada negatif enerji hem kendimizi hem de çevremizi etkiler. Negatif enerji yayan bir kişi etrafından yansıyacak negatif enerji ile sonuçta kendisi mutsuz olur. Eğer çok negatif elektrik yüklü bir kişi iseniz geri yansıyan bu negatif enerji sizi sarsmayabilir. Ancak geri yansıyan bu negatif enerji, negatif enerjilere daha az muafiyet taşıyan yakınlarınızı sarsabilir. Sizde dolaylı olarak onların üzüntüleri ile üzülürsünüz.

İnsan mutluluğu da mutsuzluğu da kendi yaratır. Negatif enerjinin yansıması, insanın negatif düşüncelerinin etrafından kendisine yansımasından başka bir şey değildir. İnsan kendi kazdığı kuyuya kendi ters duyguları ile düşer.

Kaynak: Dr.Erdener ILDIZ

20 Kasım 2010

Bir kadın para biriktirmeyi nasıl öğrenir?



Kaynak : Hakan Turgut Parasal Zeka

19 Kasım 2010

Güneş Tutulması

Albay, binbaşıya :
-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi verecegim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz .O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.
Binbaşı, yüzbaşıya :
-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.
Yüzbaşı, teğmene :
-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir. Teğmen, başçavuşa :
-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kiyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
Basçavuş, askere :
-Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim techizat ile hazır olun.
Askerler kendi aralarında :
-Yarın sabah bizim basçavus Albayı tutuklayacakmış.

Fred'in son notu

Yaşlı Fred efendi hastaneye kaldırılmış. Aile dindar; papazı da kendilerine
eşlik etmesi ve gereği halinde görevini yapması için yanlarında götürmüşler.
Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken Fred'in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından doğrularak el kol işaretleri ile bir şeyler anlatmaya çalışmış.
Papaz bakmış ki adam konuşamıyor bir kâğıt-kalem uzatmış gayet anlayışlı bir şekilde.
Fred titreyen elleriyle hızlı hızlı bir şeyler yazıp kâğıdı papaza uzatmış ve âniden ölmüş.
Papaz böyle acılı bir anda yazılanları okumanın doğru olmayacağını düşünerek kâğıdı cebine sokmuş.
Fred'in cenazesi sırasında kâğıdı hatırlamış. Gömüldükten sonra Aziz Peder ileri çıkarak "Sevgili Fred
ölmeden hemen önce benden kağıt-kalem istemiş ve bir şeyler yazmıştı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakamadım.
Şimdi hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum" demiş ve cebinden kâğıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:
- Lütfen bir adım yana çekil oksijen hortumuma basıyorsun.

Zengin olmanın yolu

Bay Parasal Zeka, zenginliğimi artırmak istiyorum.
Ama bunun için basit bir formül istiyorum. Böyle günlük yaşamdan bir şey, kolay erişebileceğimiz bardak gibi basit ve erişilebilir bir formül… Bana yardımcı olabilir misiniz?
Elbette. Mükemmel bir seçim yaptınız. Bardak, kişisel zenginliğinizi artırmak için harika bir örnek.

Gerçekten mi?
Bakın anlatayım. İnsanlar, çalışarak bir bardak su kazanırlar. Sonra da kazandıkları bu suyu içerler. Özellikle sabit gelirli insanların durumu buna iyi bir örnektir. Az ya da çok ayın sonunda bir bardak su geçer ellerine. Kimininki büyük, kimininki küçük. Bununla birlikte yaygın olarak, toplumun çoğunluğu bir ay çalışarak kazandığı suyu daha ay bitmeden içme eğilimindedir. Bir kısmı aşırıya kaçar ve kazandığı suyu yudum yudum içmek yerine bir kerede içer. Ancak yudum yudum da içseniz, bir kerede de içseniz problem değişmez

Nasıl yani?
Aslında su içmeyle ilgili sorunlar ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi suyu sadece içerek tüketmektir. Dışarıda bir yemek yerseniz, zenginliğiniz azalır. Su bardağınızdaki sudan içerseniz suyunuz azalır. Buna gider denir; ama bundan daha beter bir sorun da vardır. Suyu borçlanmak. Bazen ihtiyacınız olmadığı halde çok su içer ve içtiğiniz suyu borçlanırsınız. Geleceğe vadelendirilmiş kredi kartı borçları ya da her türlü taksit buna benzer. Bu iki davranış da çok doğru değildir.

Ne yapmalı peki?
Giderleri azaltmalı, borçları ortadan kaldırmalı. Ayrıca kazandığın suyun bir kısmını mutlaka tasarruf etmek gerekir. Tasarrufun kuralı en az %10’dur. Her ay kazanılan bir bardak suyu, bir bidonda ya da uygun bir depoda biriktirmek gerekir.

Neden peki?
Birçok nedeni var: Hayallerine ulaşmak, hastalık ya da kaza halinde giderlerini karşılayabilmek ve fırsat alımları yapabilmek için. Eğer birikmiş suyun çok olursa, suya sıkışmış olan birinden çok değerli bir şeylerini daha ekonomik alabilirsin.

Hayallere ulaşmak ne demek peki?
Bu bir ev, spor bir araba ya da çocuğunu özel üniversiteye göndermek gibi çok değişik şeyler olabilir. Zamanında kazandığı sudan tasarruf etmeyen insanlar, günlük susuzluklarını gidermede lüks davranabilirler, ama hiçbir zaman hayallerine ulaşamazlar. Üstelik çok daha önemli bir şeyi de atlarlar.

Nedir o atladıkları?
Suyu kazanmaktan daha önemli olan, birden fazla bardağı farklı çeşmelerin altına koymaktır. Buna yatırım yapmak diyoruz. Yatırım, biz bireysel olarak çalışsak da çalışmasak da bardağımıza su dolduran şeydir. Eğer kişi, birkaç değişik çeşmenin altına çeşme sayısınca bardak koyabilirse daha çok kazanır. Gerçek yaşamda yatırım borsadan hisse almak, bir şirkete ortak olmak, ev alıp kiralamak, bir kitap yazıp telif geliri elde etmek gibi şeylerdir. Lüks bir şey almak için insanlar çalışarak kazandıkları suyu değil, yatırım getirisi olarak elde ettikleri suyu kullanmalıdır. Zengin insanlar hep böyle yapmışlardır.

Nasıl? Kısa bir özet daha verir misin?
Çalışma yoluyla ancak birkaç bardak su sahibi olabilirsiniz. Bir göl elde edemezsiniz. Göl elde etmek için çalışarak kazandığınız paranın bir kısmını yatırıma ayırmak yani yeni bardak alıp bu bardakları başka çeşmelerin altına koymak gerekir. İyice özetlersek; tek defa yapılan giderleri azalt; mümkünse hiç borç yaratma, özellikle taksitle ya da kredi kartıyla geleceğe borçlanma. Bunun yerine kazancının önce %10’u tasarrufa, %20’sini de yatırımlara ayır. Ondan geri kalanı aylık giderlere ayır. Lüksleri yatırım gelirleri ile satın alırsa toplam varlığın hiç azalmaz.

Yazan: Melih Arat

Bir profesörün talebelerine verdiği son ders...

Bu kainatın öyle bir donanımcısı vardır ki, bütün mevcudâtı ve içinde yer yüzünü create etmiş, güneşi bir power supply, ayı bir system clock yapmış. O power supply' dır ki kesintiye uğramaz ve o system clocktur ki şaşmaz ve şaşırmaz, o donanımcının ilminin ve sanatının nihayetsizliğini gösterir.  
Bu zât aynı zamanda öyle yüce bir programcıdır ki, şu muazzam dünya üzerinde çalışacak şekilde koca hayat programını yazmış, yüz binlerce yıldan fazladır, error verdirmeden, crash ettirmeden çalıştırıyor.
Eğer onun ne kadar iyi bir programcı olduğunu da anlamak istersen, önce kendine bak. Gözünle göremediğin küçücük bir hücrene bütün kodunu save etmiş ve yine o küçücük hücrende execute ettiriyor. Madem ki DNA'nın bir program olduğu apaçıktır, ve bir program programcısız olamaz demek ki, senin programcılığın o büyük zâtın programcılığına ancak bir ayna hükmündedir. 

Yine senin bütün hücrelerinden oluşturduğu network'ün içinde hadsiz protokollerle o hücreleri konuşturduğu gibi, madem ki senin de diğer insanlarla türlü dillerde ve protokollerde konuşabilmen için gerekli donanımı yanına vermiştir, öylece de gördürüyor, konuşturuyor ve dinletiyor. Ve madem ki sen etrafındaki bütün cisimlerden haber alasın diye ışık, ses gibi türlü mediayı hazırlamış kullandırıyor, ve sen bunları keşfeder, kullanır fakat upgrade edemezsin, o halde öyle büyük bir network uzmanı Zât vardır ki senin her türlü ihtiyacını bilir, ona göre teçhizatını verir. Senin networkçülüğün ancak onun, sonsuz ilminden sana verdiği bir küçük parça ve bir büyük nimettir.
 

Arkadaş, aldanma! Şu güzel dünya hayatı programı bir limited trial version'dur, görüyorsun ki elde ettiğin malı mülkü hiç bir surette save edemiyorsun. Öyle ise, bu kâinat yazılımını yazanı tanı. Hem hiç mümkün müdür ki bir programcı bu kadar güzel bir program yapsın ve yaptığı programda about kesimi koyup kendini tanıttırmasın. Öyle ise bu kainatın en büyük donanımcısı, programcısı, networkçüsü ve sistem yöneticisi olan Zâtın her yere işlediği about kesimlerini gör, öğren, full versiyonunu kazanmak için çalış.
Unutma ki hiç bir hareketin atlanmadan çok dikkatli loglar tutuluyor. Bu loglar her şeye gücü yeten o sistem yöneticisi tarafından open edilip check edilecektir.

18 Kasım 2010

Günün fıkrası

Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi bir metres ya da bir eş edinmenin iyi ve kötü yanlarını tartışıyorlardı.
Avukat der ki:
—Kesinlikle metres daha iyidir. Eğer bir karınız varsa ve boşanmak isterse, bir sürü yasal problem çıkar.
Doktor der:
— Bir karınızın olması daha iyidir çünkü eş bir tür güven duygusu verir ve stress düzeyinizi düşürür, bu da sağlığınız için yararlıdır.'
Matematikçi der;
— İkiniz de yanılıyorsunuz. Hem metresiniz hem de karınız olmalı ki karınız metresinizle ve metresiniz karınızla olduğunuzu düşündüğünde siz rahat rahat matematik çalışıyor olabilesiniz.

Eleman aranıyor...

Bir işyeri eleman aramaktadır.Binanın giriş katındaki ofisin pencerelerine bir ilan asarlar.,’Eleman aranıyor / Daktilo yazabilen ve bilgisayar kullanabilen.Ve ana dilinin dışında bir dil daha bilen eleman arıyoruz.Başvurmak için çekinmeyin.Müessesemizde herkes için fırsat eşitliği vardır.’
 

İlanı gören bir köpek dışarı çıkmakta olan biri kollayıp şirketin açılan kapısından içeri girer.Danışmadaki görevli bayan tam köpeği dışarı çıkarmak için yerinden kalkarken, köpek ilanın altına girip kafasını sallayarak “Ben bunu istiyorum” anlamında hafif bir ses çıkarır.Köpeğin işe başvurmak istediğini anlayan görevli şaşkınlığının geçmesinden sonra köpeği insan kaynakları yöneticisinin odasına götürür.Köpek içeri girer ve müdür odasındaki misafir sandalyesine sıçrayarak oturur.Müdüre işe başvurmak için geldiğini anlatmak istercesine camdaki iş ilanını kafasıyla işaret eder.Müdür şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacaktır.
Sempatik bir ses tonuyla “Harika görünüyorsunuz ama sizi işe alamayız.Bize daktilo kullanabilen bir eleman gerekli” der.
Köpek sandalyeden atlayarak oradaki masada duran bir daktilonun başına geçer ve dört dörtlük bir iş başvuru dilekçesi yazarak müdüre getirir.Müdür şaşırır.Ama kendini toparlayarak ikinci bahanesini söyler :
Evet ama biz aynı zamanda iyi bilgisayar kullanabilen birini istiyoruz.”
Köpek kalkar.Yine masanın üzerinde duran bilgisayarı açıp internete bağlanır.Rakip şirketin veri bankasına girer.Çok gizli Excel dosyalarını bilgisayara indirip çıktı alır.Sonra tekrar yerine oturur.Müdür bir köpeğin bunları yapabilmesine hayretler içindedir.Bu sefer “Evet görüyorum ki siz çok akıllı ve yetenekli birisiniz.Ne var ki köpeksiniz
”Köpek tekrar aşağıya zıplar ve iş ilanının altına giderek ön patisiyle, “Başvurmaktan çekinmeyin.Müessesemizde herkes için fırsat eşitliği vardır.” İbaresini gösterir.Müdür son kozunu oynar ve der ki
”Evet ama ilan, başvuran elemanın ana dilinin yanında bir dil daha bilmesi gerektiğini söylüyor.” Köpek müdüre sakin bir şekilde döner:

“Miyavvv…”

Wilson Çivileri


Adamın birinin bir çivi fabrikası vardır ve reklam yaptırmak istiyordur. Pazarlamacı bir arkadaşı ile konuşurken arkadaşı "Wilson Çivileri" diye bir reklam ayarlayabileceğini söyler.

"Bana bir hafta ver." der arkadaşı. "Sana bir kasetle döneceğim." Bir hafta sonra pazarlama uzmanı Wilson'u görmeye gelir. Kaseti videoya koyar ve çalıştırır. " Romalı bir asker, İsa'yı çarmıha çivilemekle meşgul, yüzünü kameraya çevirir ve "Wilson Çivileri kullanın, onlar her şeyi taşırlar!" der. Wilson çılgına döner ve bağırır "Senin problemin ne? Bunu asla TV'de göstermezler, sana ikinci bir şans veriyorum, ama kesinlikle Romalılar'ın İsa'yı çarmıha germesi gibi şeyler istemiyorum." "İkinci hafta pazarlamacı elinde başka bir kasetle gelir. Yine kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Bu sefer kamera, Roma'nın dışından merkeze doğru yakınlaşır ve çarmıha gerili İsa'nın önünde durur. Romalı bir asker yukarı bakar ve "Wilson Çivileri... Her şeyi taşır!" der. "Wilson kendini tutar bu sefer. "Sen, beni anlamıyorsun, çarmıhta bir İsa istemiyorum. Sana son şans veriyorum ve bir hafta içinde yayınlanabilecek bir reklamla gelmeni istiyorum." der. Bir hafta daha geçer. " "Wilson sabırsızca beklemektedir. Pazarlama uzmanı yeni kasetiyle gelir. Saçları uzamış, çıplak bir adam nefes nefese koşmaktadır. Bir düzine Romalı asker de peşinden kovalamaktadır. Tepenin başına gelirler ve askerlerden biri kameraya döner: "Keşke Wilson Çivileri kullansaydık!"

Parkinson Kanunu

Devlet bomboş bir araziye geceleri göz kulak olmasi için 500 lira maaşla bir bekçi almaya karar verir.
bir süre sonra düşünürler ve 'talimatlar olmadan bekçi isini nasil yapar?' diye bir planlama ekibi kurulur.
planlama ve talimatlar icin 750 lira maaşla 2 kişi alırlar.
...bir süre sonra planlama ekibinin işleri düzgün yapıp yapmadıklarını nasıl bileceğiz diye düsünerek 1000 lira maaşla 2 denetmen alırlar.
bir sure sonra maaşlari, sigortalari vs... nasıl hesaplanıp ödenecek diye tartışırlar. 1500 lira maaşla bir muhasebeci, bir yazıcı bir de istatistikçi alınır.
bir süre sonra tüm bunlardan kim mesul olacak diye düşünürler ve 5000 lira maaşla bir müdür, 3500 lira maaşla da 2 müdür yardımcısı alınır.
bir süre sonra ülkede kriz yaşanır ve bütçe açiklarını kapatabilmek icin bekçi işten atılır.

16 Kasım 2010

Ofis Kuralları


 KIYAFET

Bundan böyle herkesin aldığı maaşa göre giyinmesi önemle rica olunur...

Ofise Prada ayakkabılar ve Gucci çantalarla geliyorsanız, maddi durumunuzun yeterince iyi olduğu görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır.

Sıradan ve ucuz yerlerden giyiniyorsanız elinizdeki parayı yeterince iyi idare edebildiğiniz görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır.

Bazen marka bazen sıradan yerlerden giyiniyorsanız, herhangi bir sorununuz olmadığı görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır.

HASTALIK DURUMLARI

Herhangi bir hastalığınız durumunda doktor raporu artık kanıt olarak kabul görmeyecektir.
Doktora kadar gidebilen, işine de gidebilir.

İZİN GÜNLERİ

Her Çalışanın senede 104 izin günü vardır. Bunlara Cumartesi ve Pazar denir.

WC KULLANIMI

İşgününün büyük kısmının tuvaletlerde harcandığı tespit edildiğinden, bundan böyle tuvalet kabinlerinde kalma süresi 3 dakikayla sınırlanmıştır.. 3 dakika bittiği anda alarm çalacak, tuvalet kağıdı otomatikman içeri toplanacak, kabin kapisi açılacak ve yukarıdan otomatik bir fotoğraf makinesi inerek resminizi çekecektir.

Bu durumun üstüste iki kez başınıza gelmesi durumunda resminiz şirketin kara listesinde yayınlanacak, resimde sırıttığı tespit edilenler yönetmeliğin
"akli dengesizlik durumu" maddesi kapsamında değerlendirilecektir.

ÖĞLE TATİLLERİ

Zayıf personelin öğle tatili suresi 30 dakikadır.

Normal kilodaki personelin öğle tatili süresi, dengeli beslenip formlarını korumalarına yetecek şekilde 15 dakikadır.

Kilolu personelin öğle tatili süresi 5 dakikadir, bu da zaten bir kutu Diet Cola içmek için gayet yeterlidir.

İlginize çok teşekkür ederiz

Müdüriyet. 


Bu  güzel yazıdan haberdar olmamı sağlayan Şeyma'ya teşekkür ediyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

Parayla saadet olur mu ?


Fuat adındaki bu kardeşimizi hayatının aşkını bulmak için kullandığı sıra dışı yöntemden dolayı kutluyorum.
Adını ve numarasını paranın 6 farklı yerine simetrik bir şekilde yazması işini sağlama almayı seven garantici biri olduğunu gösteriyor :)

Bayramlık Resimler



Yarım kilo yeşil mercimek nelere kadirmiş de haberimiz yokmuş :)


15 Kasım 2010

Kurban Bayramı

Herkesin bayramını en içten dileklerimle kutlar, şeker tadında bir bayram geçirmenizi dilerim.

7 Kasım 2010

Panda USB Vaccine

Panda USB Vaccine, Panda Security Research ekibi tarafından hazırlanan ve Windows otomatik çalıştırma (autorun) özelliği yüzünden bilgisayarınıza autorun.inf virüsü gibi virüslerin bulaşmasını engelleyen ücretsiz bir yazılım.
Panda USB Vaccine, açıldığında size Computer Vaccination ve/veya USB Drive Vaccination şeklinde iki seçenek sunuyor. Bu aşılama (vaccination) işlemini bilgisayarınıza uygularsanız, bilgisayarınızın autorun özelliğini kapatmış oluyorsunuz.
Bir USB sürücüyü seçerek uygularsanız, sürücünün otomatik çalıştırılması engellenmiş oluyor. Program sadece FAT & FAT32 USB sürücülerini destekliyor.

6 Kasım 2010

Eşref Armağan

Eşref Armağan, çok özel bir Türk ressamdır. Eserleri hem Türkiye çapında, hem de yurt dısında çeşitli sergilerde yer almıştır.

Geçmişte İtalya'dan bir süre önce de Şangay Büyükşehir Belediye Başkan'dan davetler almıştır. Birçok kereler hem Türk televizyon kannallarında hem de CNN ve BBC gibi kanallarda adından söz edilmiş olmasına rağmen değerli sanatçı ve ressamlarının bulunduğu kitapta Eşref Armağan'ın adı geçmemektedir.

Eşref doğuştan görmez olan bir ressamdır. Hiç bir zaman gün batımını, baharda yeşeren, çiçek açan doğayı, renklerini göremedi. Tuttuğunu koparan, mücadeleci kişiliği ona, duygularını dile getirbilmek için ses, bir anlamda da görmek için göz kazandırmıştır.

Görmeden bu kadar mükemmel eserler ortaya çıkaran bır dehanın eserleri karşısında büyülenmemek elde değil. Eşref Armağan'ın biyografisi çok acıklı;

Bundan 52 yıl önce İstanbul'da, Fatih'nin çok mütevazı mahallelerinden birinde, dünyaya gelir. Eşref, ne çocukken ne de yetişkin çağda hiçbir öğrenim görmedi. Kendi kendine yazmayı öğrendi. Eşref, bütün gün babasının dükkanında baca boruları keserek babasına yardım ederdi, boş zamanını da resim çizerek geçirirdi. 6 yaşındayken kalem ile kağıt üzerine çizmeyi, 18 yaşında ise önce parmakları ile kağıt üzerine, sonra da kartona yağlı boya ile resim yapmaya başladı. Yağlı boyadan akrilik boyaya ve tuale geçti. Elleri artık onun gözleri olmuştu. Görmemesine rağmen çizdiklerinin bu denli gerçeği yansıtması, resim yapmanın onda bir tutkuya dönüşmesini sağladı.

Bütün dahilerde olduğu gibi Eşref'teki bu zeka da olağanüstü birşey. Ğitim görmemiş olması ona, kendisi gibi ihtiyacı olan, bir şeyler yapma arzusunda olan birçok kişiye bu işin sırrını ya da kendi kendine öğrenme metodlarını aktarabilme imkanı vermiyor.

1994 senesinde senesinde Joan Eröncel isimli 30 sene evvel Türkiye'de evlenmiş Amerikalı bir hanım ile tanışır. Joan, onun eserlerinin mükemmelliği karşısında hayran olur ve ona yardım etmeye karar verir. Hatta onun adına bir internet sitesi açar (www.armagan.com) Şu an yenilenmiş bir sitesi daha bulunmaktadır (www.esrefarmagan.com). 




Nick Juvicic

Tetra-amelia adlı bir sorun nedeniyla dünyaya böyle gelen Nick Vujicic, büyük zorluklar yaşadı. Okulda alay konusu oldu. Öyle ki, henüz 8 yaşındayken intiharı denedi. Ama 12 yaşında, dünyayı daha iyi anlamaya başladıkça, aslında herkesin bir sorunu olduğunu kavradı. Dahası üniversite bitirdi ve iyi bir finans planlama uzmanı oldu.

Henüz çocuk yaşta, başkaları için umut olabileceğini anlayan Nick Vujicic, "Hayatın her şeye rağmen yaşanmaya değer" olduğunu etrafındakilere anlatmaya başladı. O kadar başarılı oldu ki, sayesinde pek çok insan hayata yeniden bağlanmayı başardı.

Vujicic;Kolları ve bacakları yok; ancak verdiği hayat dersi tüm dünyanın ilgisini çekiyor. İşte size mükemmel bir hayat dersi!
Eğer herşeyden bıktıysanız…

Kolları ve bacakları yok; ancak verdiği hayat dersi tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Okullarda verdiği seminerlerde gençlere kendi yaşamını anlatırken, hayatından da örnekler veriyor. Peki tamamı İngilizce olan bu video da neler anlatılıyor.

İşte o hayat dersi;

Kolları, elleri ve ayakları olmayan adam bir takım komiklikler yapıp, yere düştükten sonra şunları söylüyor:
Her insan hayatta zaman zaman bu derece umutsuz olduğu zannedilen durumlara düşebilir; Hatta tekrar ayağa kalkabilmek için her türlü imkan ve enstrümandan yoksun da kalabilir…
Şimdi sizlere soruyorum diyor:
-Ben 100 kere tekrar ayağa kalkmayı denesem ve100′ünde de başarısızlığa uğrasam, tekrar ayağa kalkabilme konusunda tüm umutlarımı yitirmeye hakkım veya şansım var mı?-
-Yani artık sizce 101. Seferi hiç denemeyi dahi düşünmemeli miyim? Maalesef benim öyle bir şansım yok; yaşamımı devam ettirebilmek için ne yapıp edip tekrar ayağa dikilmek zorundayım !
Ne yapıp edip kendime ayağa kalkmak için bir destek noktası hayal etmek bunu yapmak zorundayım… İşte şimdi yapacağım gibi.

31 Ekim 2010

Super Stacker 2

Bloga oyun eklemeyeli uzun zaman olmuştu.Bu sessizliği Super Stacker 2 ile bozmaya karar verdim.
Bu oyunda rastgele gelen farklı şekilleri bir platform üzerine yerleştirerek belli bir süre dengede kalmasını sağlıyorsunuz.
40 bölümden oluşan bu oyunda seviye atladıkça ortaya çıkan şekiller de karmaşık bir hal almaya başlıyor.
Oyunun iphone versiyonuna buradan ulaşabilirsiniz.

28 Ekim 2010

Sıradışı Sonuçlar

Melih Arat'ın Sıradışı Yaşam Becerileri kitabının sonunda yer alan  bu bölümü sizlerle paylaşmak istedim.
Kitabın özeti sayılabilecek bu liste ilginizi çektiyse bu maddelerin kitapta çok daha detaylı  ve örneklerle anlatıldığını söyleyebilirim.
Çok farklı bir bakış açısıyla yazılmış insanın ufkunu açan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Sıra dışı yaşam konusunda çok uzun süredir araştırmalar yapıyorum.
Sıra Dışı Yaşam Becerileri isimli kitabımı derlerken bu araştırmaların sonuçların bir liste haline getirebilir miyim diye düşündüm.
İlk çıkarttığım liste daha uzundu. Ancak Sıra Dışı Yaşam Becerilerinin araştırma sonuçlarını 35 maddede toplamayı düşündüm.
Bakalım siz bu sonuçlar hakkında neler düşüneceksiniz?
Düşüncelerinizi paylaşırsanız okuyacağımdan emin olabilirsiniz.

1- Farklı olmazsak, sıradan oluruz.

2- Bir işi yapmak için bizim tek yöntemi biliyor olmamız, başka yöntem olmadığını göstermez.

3- Aynı şeyi yaparak farklı sonuç alamayız

4- Hayal kurmak için enformasyon almak, enformasyon almak için denemek gerekir.

5- Geri dönüşü olmayanı deneyenin başı ciddi belaya girmiş demektir.

6- Büyük problemler ve krizler, yaratıcılığın doğum evleridir.

7- Sıradanlar; sıra üstü insanların icat ettiklerini ve ürettiklerini tüketirler.

8- Sıradanlar, sıra dışı olanların ürün ve hizmetlerini satın alırlar.

9- Yaratıcılık (bir araya getirmek) zihinsel bir kapasite değil, bir eylem kapasitesidir. En çok ve en iyi bağlamayı yapabilen en yaratıcıdır.

10- Çok uğraştığımız bir sorunu çözemiyorsak, çözüm daha sonra aklımıza gelecektir.

11- Sistemin parçalarını ince ayar uyumda bağlamazsan, sistem çalışmaz.

12- Tersini yapmayı denemek, bazen sorunları çözer.

13- Genelleme yapan, dinlemek, düşünmek, öğrenmek ve problem çözmek istemeyendir.

14- Bir şeyin göründüğü gibi olmadığını sadece araştıranlar öğrenir.

15- Her doğruyu geçerli kılan özel bir koşul seti vardır.

16- Gerçeği yansıtan enformasyona sahip olmadan sorularımızın cevaplarına ulaşılmaz.

17- Kalıcı sistemler kurmayanlar, göçebeliğin sonsuz problemlerinde boğulurlar.

18- Gelecekte kazanacaklar, gelecekte ihtiyaç duyulan yetenekleri edinenlerdir.

19- Söz ver, sözünü tut. Yazdığını yap, yaptığını yaz. Ahlaklı ol.

20- Dünya çapında bir başarı, çalıştığımız alanda küresel bir zihniyete sahip olmanın eseridir.

21- Yarattığın toplam etki, ilişkide olduğun insan sayısı ve onların etkileri kadardır.

22- Eğlenceli işler, talep görürler.

23- Projeler okullardan daha fazla kişisel öğrenme sağlar.

24- Yaşamdaki hediyeleri keşfetmeyi ve almayı öğrenmek gerek.

25- Bir şeyi reddederken dikkat et. Sana verilmiş bir hediye olabilir.

26- Her işin kendisine ayrılan zamana yayıldığını unutma. Bir gün verirsen bir günde, bir ay verirsen bir ayda (ve daha uzun zamanda) biter.

27- Daha çok iş yapacağına dair başkalarına söz ver.

28- Her hafta çalışmadığımız zamanlarda en az iki etkinliğe gidelim, insanlarla tanışalım, yeni şeyler öğrenelim.

29- Yardım edelim. Başkasına yardım eden, kendine yardım eder.

30- Başarılı olmak için odaklan, odaklan, odaklan. İki tavşanın peşinden koşan ikisini de yakalayamaz.

31- En etkili %20'yi kullan. Balonu şişirdiğimiz delik, balondan çok daha küçüktür. Etkili olan yeri bul.

32- Kaliteyi yükselterek sıra dışı olmak için ayrıntılara odaklan ve onları mükemmelleştir.

33- Mesajını farklı ulaştır. İletişim kurallarında işe yarar farklılıklar yarat.

34- Mesajını görselleştir. Öykülerle, beden diliyle, oyunlarla.

35- İnsanların var oluşlarını aşındırma. Zaten altı milyarda biriz; küçücüğüz bu evrende. O küçük varlığı da yok etme.


7 Ekim 2010

Dünyanın En Zeki İnsanından İlginç Tespitler

2 Ekim 2010

Mr.W

27 Eylül 2010

Pepsi Yaşatır Seni Para Ödülü

Eğer cep telefonunuza şöyle bir mesaj geldiyse ;

değerli abonemiz seda sayan'ın pepsi yaşatır seni kampanyasından 100.000 ve 10.000 tl ödül ikramiyesinde hattınız 1500 hat arasında 2. çıkaracak 10.000tl kazanmıştır. bilgi ve işlem merkezi için 0534 618 01 89 pepsi danışma hattını arayınız. 

Sakın bu mesajda belirtilen numarayı arayıp kontör yüklemeniz gerekiyor vs tarzı taleplere inanmayın.
Geçen yıldan itibaren cep telefonlarına bu şekilde mesajlar atarak insanlardan kontör isteyen dolandırıcılar oldukça çoğaldı.


Genellikle 053X 'li numaralardan gelen bu tür mesajların hiçbirine yanıt vermeyin ve aramayın.

25 Eylül 2010

Hayat Çilingiri'nden Site Tavsiyeleri

Bu başlıkta çeşitli kategorilerde işinize yarayabilecek web sitelerini sizlerle paylaşıyorum.

Teknoloji Haberleri

Donanim haber
Özellikle forum bölümü son derece faydalı.Bilgisayarla ilgili bir şey almadan önce kesinlikle uğramanızı öneririm

Shiftdelete.net / PC Labs
 Güncel teknoloji haberlerini takip etmek için ideal siteler.

Eğlence

Bobiler.org
Gerçekten monte konusunda harika bir site.Çeşitli kategorilerde birçok içerik var.

Alkışlarla yaşıyorum
Dikkat bu siteye iş yerinden girmeyin :) Vaktin nasıl geçtiğini anlamadığınız için patronla ters düşebilirsiniz.Gerçekten zamanda yolculuk yapmak için eşsiz bir kaynak.Güncel olaylar da sitede mevcut.

 Mscank
Başarılı çalışmaların olduğu güzel bir site.

GAG
 Bobiler.org konseptinde çok sık güncellenen yabancı bir site.


Cep Telefonları


 Gallery 9
 Telefonunuz için tema,zil sesi oyun ve arkaplan bulabileceğiniz üyelik istemeyen güzel bir site.

Maxicep
Cep telefonunuz için oyun,program,tema gibi içerikleri bulabileceğiniz türkçe bir site.Forum bölümü de son derece güzel.


22 Eylül 2010

Susuz İtfaiye Aracı

 

 ODTÜ öğretim üyesi Dr. Hakan Gürsu ve ekibinin orman yangınlarını su ve sıvı kullanmadan söndürmek için tasarladığı araç, 14 ulusal ve 12 uluslararası ödül kazandı.


Dr. Gürsu, türünün ilk örneği olduğunu söylediği teknoloji harikası buluşu, “Susuz orman yangını söndürme aracı” olarak tanımlıyor.
ODTÜ’den bir grup bilim insanı, dünyada ilk defa su ve sıvı kimyasal kullanmadan orman yangın söndüren bir araç tasarladı. ODTÜ öğretim üyesi Dr. Hakan Gürsu ve ekibi tarafından iki yıllık bir çalışma sonucu tasarlanan araç, bugüne kadar 14 ulusal, 12 de uluslararası ödül kazandı. ‘Fire Knight (Ateş Şövalyesi)’ ismi verilen araç, orman yangınlarını toprak veya kum kullanarak söndürüyor. Dr. Gürsu, su kullanmayan ilk taktik orman yangını söndürme aracının her şeyiyle yerli olduğunu belirterek, “Kendi ürettiği elektrikle hareket eden araç, yangın öncesi ve sonrası her türlü arazide hizmet verebiliyor. Toprak ve kum gibi bulduğu malzemeyi kullandığı için uluslararası otoriteler tarafından geleceğin en çevreci çözümü olarak kabul ediliyor” dedi.

‘Köşk’ de ilgi gösterdi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kendisini Köşk’e davet ederek projeyle ilgili detaylı bilgi aldığını hatırlatan Dr. Gürsu, arkasından da Cumhurbaşkanı’nın Finlandiya ve Estonya gezilerine katıldığını ve buralarda projelerini anlattığını söyledi. Bunun üzerine kendisini Avrupa Birliği programlarında tasarım dersleri vermek üzere hoca yaptıklarını belirten Dr. Gürsu, iki dönem İskandinav ülkelerinde ders verdiğini de vurguladı. Daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da projeleri ile yakından ilgilendiğini, kendilerini Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan ile Çevre-Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na gönderdiğini belirten Dr. Gürsu, şöyle konuştu:

“Ne yazık ki, her şey orada kaldı. Bize, ‘İki tane yapın getirin bin tane alalım’ diyorlar. Bizim araç yakıtsız gittiği için bunu yapan da yakıtsız ve imkân verilmeden yeni buluşlar yapabilir diye düşünüyorlar sanıyorum.”

Fire Knight nasıl çalışıyor?

ALTI tekerlekli araçta altı bağımsız elektrik motoru var. Biri devre dışı kalsa dahi, araç hareket kabiliyetini kaybetmiyor. Yoğun ağaçlıklı alanlarda ağaçların arasından daha rahat geçebilmesi için klasik araçlardan daha dar bir kesite sahip. Püskürtme menzili, rüzgâra karşı 80 ile 100 metre arasında değişiyor. Araç, henüz yanmamış ve yüksek risk içeren tüm kuru malzemeyi kesip parçalayarak ölü dokuyu ortadan kaldırıyor. Ön bölümde yer alan itici bir kepçe ile de kendi yolunu açabiliyor.


1- Vakum kazıcı
2- Kum pompası
3- Hidrolik kol
4- Hava tankları
5- Uyarı ışığı
6- Rotatif elek
7- Kum tankı
8- Püskürtme kolu projektörü
9- Püskürtme kolu
10- Ana hortum
11- Seri atış tankı
12- Dizel jeneratör
13- Alev kalkanı
14- Kokpit
15- Ön kamera
16- Arka kamera
17- Kepçe
18- Vinç motoru
19- Elektrik motorları
20- Yakıt tankı
21- Yan uyarı ışıkları
22- Atık çıkış bölümü
23- Hava giriş çıkışı

Kaynak : www.hurriyet.com.tr

21 Eylül 2010

Silinemeyen dosyaları silme


Bilgisayarınızda bulunan bir dosyayı silmek istediğinizde dosyanın başka bir program tarafından kullanılıdğını belirten bir uyarı alıyorsanız ve dosyayı silemiyorsanız bu durumda yapabileceğiniz birkaç şey var.

Öncelikle bilgisayarı yeniden başlatmak ilk denemeniz gereken yol olmalıdır.
İşe yaramaması durumunda bilgisayarı güvenli kipte açıp dosyayı silmeyi deneyebilirsiniz.

Silinemeyen dosyalardaki kilitleri kaldırmak için ücretsiz programlar da mevcut.
Unlocker ve LockHunter genellikle bu iş için kullanılan basit ve ücretsiz programlar arasında öne çıkmış durumda.
Benim deneme yaptığım dosya üzerinde Unlocker işe yaramadığı ve de Nod32 tarafından istenmeyen yazılım  olarak algılandığından dolayı LockHunter kullanmanızı öneriyorum.


Program kendisini sağ tıklama menüsüne ekliyor ve silmek istediğiniz dosyayı seçip What is locking this file ? tıklamanız yeterli oluyor.


20 Eylül 2010

Telefon Numaranızı vermeden görüşme yapın



 Turkcell, anonim kalmak isteyen, ancak mobil iletişim hakkından da mahrum kalmak istemeyenler için Türkiye’de  bir ilk olan Rumara servisini kullanıma sundu.
Turkcell müşterileri, cep telefonu numaralarını paylaşmak istemedikleri herhangi bir durumda, kendilerine özel tahsis edilen Rumara’yı kullanarak diğer Turkcell’lilerle anında görüşmeye başlayabiliyor.
Rumara aboneleri sadece başka Rumara aboneleri değil, tüm Turkcell’liler tarafından aranabiliyor.

“Rumara”, gazete ya da internette ilan yayınlarken (örneğin ev satar ya da kiralarken), internette gezinirken (arkadaşlık sitelerinde, forumlarda ya da bloglarda) ya da içinde bulunulan sosyal ortam gereği cep numarası vermek istemeyen Turkcell’liler için çok pratik bir çözüm sunuyor.
Rumara servisine üye olan Turkcell hat sahipleri, orijinal cep numaralarından farklı, 6 haneli bir Rumara ediniyor; üstelik “Rumara”larını istedikleri zamanlarda kullanıma açıp kapamak da kendi ellerinde.

Rumara ile Nasıl Arama Yapılır?

Bu yenilikçi servise üye olmak için ABONE RUMARA yazıp 2222’ye ücretsiz mesaj atmak ve gelen mesajı onaylamak yeterli. Ardından 6 haneli Rumara abonenin cebine gönderiliyor.
“Rumara”sı olan bir Turkcell’liyi aramak isteyen diğer Turkcell abonesi, mesaj bölümüne ARA yazıp boşluk bırakarak 6 haneli Rumara’yı yazıp 2222’ye gönderiyor. Onay mesajını yanıtladıktan sonra, önce  arayanın cebi sonra da arananın cebi çalıyor ve görüşme başlıyor.

Turkcell’liler Rumara servisine haftada sadece 75 kuruşa üye olabiliyor. Aramanın ücreti dakika başına 40 kuruş olarak ücretlendiriliyor.

19 Eylül 2010

Bilgisayarınızda Olması Gereken Programlar

Bilgisayarınızda olması gereken temel programları burada paylaşıyorum.

Bu listedeki programları toplu olarak indirmek için Ninite hakkındaki yazımı okuyabilirsiniz.

Google Chrome
Performanslı,güvenli ve hızlı  ve eklenti desteğine sahip başarılı web tarayıcısı.

Foxit Reader
PDF dosyalarını görüntüleyen başarılı bir program.


 VLC media player / GOM media player
Tüm video formatlarını açabilen kullanışlı medya oynatıcılar.

Flashget
Dosya indirme yöneticisi.Torrent dosyalarını da indirebiliyor.
Açılan sayfada Latest version 1.96 olanı indirebilirsiniz.


Filehippo
Bu program, bilgisayarınızda yüklü olan tüm programların güncel versiyonlarını denetliyor ve kolayca indirmenizi sağlıyor.


Office 2007 Uyumluluk Paketi
Office 2007'den önceki ofis programlarında docx formatını açmak için bu paketi yüklemelisiniz.


CCleaner / Defraggler / Recuva
Piriform tarafından yapılmış sistem bakım ve dosya kurtarma programları.

Format Factory
Tüm dosya formatlarını birbirine dönüştürebileceğiniz kullanışlı bir program.

UltraISO
ISO dosyalarını CD'ye yazdırmak için kullanabileceğiniz başarılı bir program.


Winrar
Rar dosyalarını açmanızı sağlayan sıkıştırma programı.


16 Eylül 2010

Diskte görünmeyen dosyalar

Flash diskinizde bulunan dosyaları göremiyorsanız bunun nedeni dosyalarınızı gizleyen bir virüsün olmasıdır.
Diskin özelliklerine girip baktığınızda diskin dolu olduğunu görüyor fakat dosyalarınızı göremiyorsanız yapmanız gereken şey combofix adındaki programı yükleyerek sisteminizi taratmak.
Combofix'i indirmek için tıklayın
Programın 64 bit sistemlerde çalışmadığını belirtmek isterim.

14 Eylül 2010

Coca Cola vs Pepsi

Kola tutkusu insana neler yaptırıyor.Çarpıcı bir reklam.


13 Eylül 2010

Yeşil Sahalarda Görmek İstemediğimiz Hareketler

FAS Kupası'nda karşı karşıya gelen FAR Rabat ve Mahgrib Fez'in mücadelesi 1-1'lik
sonuçla sona erdi. Ancak maça Rabat kalecisi Khalid Askri'nin bir anlık dalgınlığı damgasını vurdu.

Imaghri'nin 41. dakikada attığı golle öne geçen FAR Rabat, 48. dakikada Ouaddouch'un penaltı golüne engel olamadı.

Mahgrib Fez'in kullandığı penaltı atışında kaleci Khalid Askri, topu kurtardığı için tribünlere doğru yürüdü ancak Askri'nin bu mutluluğu çok kısa sürdü. Çünkü Ouaddouch'un kullandığı şut çoktan kale çizgisini geçmişti.



İsveç Ligi'nde oynanan Gefle-Orebro maçında şok. Konuk takım oyuncusu Fredrik Nordback attığı golün ardırdan kale arkasında duran taraftarlarının yerini şaşırınca tokadı yedi. Norback gol sevincinde ev sahibi takımın taraftarlarına gidince neye uğradığını şaşırdı... 

9 Eylül 2010

Ramazan Bayramı


Ramazan bayramnızı en içten dileklerimle kutlar, şeker tadında bir bayram geçirmenizi dilerim.

6 Eylül 2010

Hafıza kartı yok uyarısı ve çözümü

Özellikle Symbian işletim sistemini kullanan telefonlarda karşılaşılan bu sorunda telefonda hafıza kartı takılı olmasına rağmen zaman zaman telefon hafıza kartını görmüyor ve hafıza kartı yok uyarısı veriyor.
Bu sorunu çözmek için hafıza kartını biçimlendirmeniz gerekiyor.
Önemli dosyalarınızı yedekledikten sonra bu işlemi yaparsanız bir daha bu can sıkıcı sorunla karşılaşmazsınız.

4 Eylül 2010

Zihni Sinir Proceleri

3 Eylül 2010

1 adet yeni mailiniz var

Firefox'ta severek kullandığım WebMail Notifier (Chrome'da ise Google Mail Checker) eklentisinin masaüstünde hayat bulmuş hali olarak tanımlayabileceğim USB Webmail Notifier , maillerinizden renkli bir şekilde haberdar olmanızı sağlıyor.

USB Webmail Notifier, aynı Chrome eklentisinde olduğu gibi mail gelince kırmızı renge bürünüp ses çıkaran, mail kutunuz boş ise sarı renk alan fiziksel bir obje.
Gücünü USB bağlantısı sayesinde bilgisayardan alan cihazın ne zaman ne renk yanacağı ve hangi uyarı sesini vereceğiniz kendi isteğinize göre ayarlayabiliyorsunuz.
Böyle bir cihaza sahip olmak için 7 dolar ödemeniz gerekiyor.

31 Ağustos 2010

Küçük İskender'den seçme sözler

**git gidebildiğin yere kadar .. bu limanda
kaybettiğim ilk gemi sen değilsin.
Ama şunu
unutma!. rıhtımda kalanı değil çekip gideni vurur fırtına

**Dilim di’li geçmiş zamana asılı kalmıştı sanki Sen gidiyorum dediğinde..Şimdiki zamanın ölme halindeydim..Zaman seni benden aldı diye.Bir elime geçirebilseydim Yelkovanı idam edip akrebi kendi ellerimle zehirleyecektim! Bu şiir sana yazıldı sevgilim..Biraz ellerimi bıraktım sana biraz saçımı..Biraz neşter kokuyor bu şiirBiraz da aşırı dozda acı..

**Canın sıkılıyorsa bana beni anlat. Ben dinliyorum. Ben sende tatildeyim. Ben sende bir şezlong problemiyim hususi vasıtayım kısa menzilli sevdayım klorofilim pikrik asidim oyum işte; ne diyorsan oyum oyuğum.

** ben senin televizyonunum... uzaktan kumandan olmayınca tuşuma basıp ta çalıştırmayı unuttuğun.. ben seni yerel sevdim .. sen beni genel.. ben sana naklen yayındım.. sen benim yaralarıma bant sardın... şimdi kaçıncı kanalı açarsan aç.. reytingi tavana vurmuş karıncalı bir yalnızlığım..

**bu aşkın gelirinin yarısını sağır sultana bağışladım duymazlıktan gelip seni gitsin kulağını açtırsın diğer yarısını sana bıraktım  kendine protez aşıklar alırsın.

"özne olmayı bırakıp zamir oldum edat oldum yüklem oldum; ama senin gibi a$k ile ihanet arasına bağlaç olmadım asla"

**'Diyemediklerim yoktu benim... İçimdeki
sessizlik değil 'sensizlikti'.. İçimdekilerini haykırdım.! Bana sadece
yankıları kaldı.. Ben yine aşkta sınıfta kaldım..''

**Evet bilmiyordum. Bilmiyordum kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. Sevişirken sözlük kullanıyordum hala.
Ama seni seviyordum.!
Ve sevdiğimi sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum.!

**gözlerinde ve özlemlerinde bir yabacılaşma
(oyuncak dudaklarımız plastik anılarımız var bizim
öyle hatırlıyorum)

**Tanrı soracak sana 'neden bırakıp gittin?'
diye. İyi ezberle! Sevmiyordum diyeceksin.

"toprak olsam üstüme basmayacaksın
hava olsam içine çekmeyeceksin
öyle düşmansın!"

**Sana söz hayat!! Bundan sonra kimseyi göz çukurlarıma ekip büyümesi için gözyaşı dökmeyeceğim...

**Nehirlere karışan zehirli atıklar gibi ağır ağır akarak kanıma karışmakta yokluğun...

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More